19 Mart 2009 Perşembe

Geçen kulaklığım kulağımda sokakta tıngır mıngır yürürken ne olacak bu müzik piyasasının hali deyiverdim.
Sanılanın aksine kapsamlı ve birçok boyutuyla birlikte düşünülmesi gereken bir sektör.
Belki de pek meraklı olduğum ekonomi lakırdılarını kenarından kıyısından sokuştarabildiğim için keyifli bir tartışma aynı zamanda...
Yaklaşık bir 10 yıl önce beatles'ın (tüm mp3ler) bütün parçalarını tek bir cd'de gördüğümde nasıl heyecanlanmıştım. Ondan da yaklaşık bir 5 yıl önce babam çift kaset çalarlı kaset çalar aldığında benzer bir heyecan yaşamıştım. Şarkı-türkü dinlemeyi, film izlemeyi daha ucuza getirebilecek teknolojiler bilmem sizde de benzer bir heyecan yaratır mı?
Sonra sonra, telif hakları diye bir şey soktular aklımıza. Koca koca sanatçılar gösteriler yaptılar meydanlarda. Duyarlı olmazsanız, sektör batacak dediler.Hiç yoktan ufak da olsa vicdanımız sızladı, acaba mp3 caiz değil midir diye? Ee, ne yapalım, orjinalı alacak olsak kitap okuyamayacaz.bari korsan alalım da kültürümüz artsın,dedik mikrofonlara.

Sektör batıyor mu bilmiyorum ama kral t.v 'nin hali hiç iç açıcı değil, sağ üst köşeye nostalji diye bir şey koyuyorlar, veriyorlar 90ları.

İşte geçen kulaklığımla yolda yürürken düşünüyorum diyordum ya, aklıma tam da bu noktaya takıldı. Nasıl oluyor da teknolojik bir gelişmenin uzun dönemde bize daha az kaliteli müzikler sunulması yoluyla refahımızı azaltıcı bir etkisi olabiliyor?

Analizimizi burada bir parça daha derinleştirelim. Birazcık ekonomiden bahsedelim. Teknolojik gelişme nedir? Teknolojik gelişim Salow büyüme modelinde, uzun dönemde gayri safi hasılayı artıracak tek değişkendir.(tek değişken midir bilmiyorum ama, bir değişken olduğu konusunda hem fikirim) Peki gayri safi hasıla nedir, bir değişim aracı olmaktan öte bir değeri olmayan parayı etkisiz kıldığımızda, alabileceğimiz hizmetlerin ve malların toplamı. Yani teknolojik gelişme sonucunda bizim daha fazla mal ve hizmet satın alıyor olabilmemiz lazım.

Bütün beatles albümlerini bir cd'i de olduğunu hesaba katarsak sanırım bu aşamada gayri safi milli hasılamızı büyüttüğümüzü söyleyebiliriz.

Fakat asıl sorun 1 yıllık ekonomi tecrübelerimde pek rastlamadığım teknolojinin hizmet kalitesini düşürme tehlikesi. Gerçi bir çoğunuz anlamışsınızdır ama ben yine de biraz bahsedeyim bu ne demektir.
Yaygın Mp3 kullanımı plak şirketlerinin karlarını azaltır, daha az plak şirketi, daha az müzisyen demektir. Daha az müzisyen daha az seçicilik demektir, nihayetinde elinde olanlarla yetin durumu.

Gerçekten daha az plak şirketi daha az müzisyen mi demek? Neyse şimdilik bu noktaya takılmayalım.

Müzisyenliğin diğer bir çok uğraştan çok daha fazla bir insanın kendine yatırım yapmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Müzisyen arkadaşlarım da böyle düşünüyorlar. Bu konuda bir konsensüs var. Solow bile bu kadar emin değildir teorisinde. Peki bu adamları ortaya çıkaracak plak şirketleri olmazsa neden müzik alanında kendilerine yatırım yapsın? Kapitalizmin ışığında ilerlemeye çalışırken tutup da şimdi, ama sanat farklıdır, motivasyonu para değildir demek olmaz.

Burada yazımı kestirip atıyorum. Durum aslında olipolistik bir piyasa yapısından monopolistik rekabet piyasasına kayıştır. Yani biz tüketicilerin rantı (gayri safi hasılası) artarken arz edenlerin rantı azalıyor, sayısı artıyor. Sayısı mı artıyor? Plak şirketleri aracılığıyla bir reklam bombardınıyla bize sunulan müzisyenlerin sayısı azalırken, evet, sağda solda konser veren, evinde 500 $a aldığı ses kartıyla tekno yapan gençlerin olanakları çoğalıyor; rakip site myspace aracılığıla neredeyse rekabet koşulları eşitleniyor.
Bundan sonrası için varın siz düşünün dinlediğimiz müziğin kalitesinin düşüp düşmediğini...

12 Aralık 2008 Cuma

baştan belirtiyim ki, tutarlı olmak gibi bir iddam yok. yaptığınız işte, sevgilinize karşı, ailenize, arkdaşlarınıza karşı tutarlı olmak gibi bir sorumluluk yüklemişizdir her nedense kendimize. ama yazar gibi hayali bir karakterin tutarlı olmak gibi bir zorunluluğu olduğunu düşünmüyorum. kaldı ki, hem içerik hem de üslup açısından birbirleriyle tutarsız yüzlerce metin arasından bir tane eli ayağı düzgün bir şey çıkarabilsem ne ala, geri kalan doksan dokuz tanesini gözümü kırpamadan çöpe atabilirim.

tutarlı olmamak, bir blog yazarını daha özgür kılıyor!-ve belki de daha yaratıcı?

bu bir önsöz. bu yazı da ben de çok iyi biliyoruz ki çok da kalıcı olmayan bir önsöz. hep ilk yazılanlar silinirmiş. Sanırım henüz asıl konunun ne olacağını bilmediklerinden bahsi geçen kısımlar şuursuzdur, saçmalarlar. Belki de sırf başlamış olmak için yazılmışlardır. Bu nedenlerden dolayı da yok olmaya en yakın olanlardır.

&&ÖNSÖZ&&

Neden blog yazıyorum? Sanırım gelişen teknoloji, bir zamanlar yazarlık denemesinde bulunmuş ve daha sonra kendi yavanlığını farketmiş benim gibilerin aklını çeliyor. Örneğin sağ altta duran "bu kayda yönelik etiketler" kısmı(önsöz yazınca bu metnimin çıkacak olması güzel bir şey), internetin interaktif yapısı, bir edebiyat dergisine oranla daha fazla insana hitap ediyor olmanız ve en nihayetinde tüm yavanlığınıza karşın yazmanın bir zamanlar tadını almış olmanız...

Burada herhangi bi şeyden bahsedebilirim. film eleştirisi, kitap eleştirisi, albüm eleştirisi, ekonomi, otobüste gördüğüm insana neden hayranlık duyduğum, cinsellik, otobüste kıçkıça gitiğim insana neden gıcık olduğum, içeriğinden öte post-modern veya absürd olsun diye yazılmış metinler, kişisel meselelerime çok fazla girmemeye çalışacam, house md, seinfeld, yemekler(devrez), iş alemi, politika...

Metnimin anlattığı tutarlı bir şey olmamasından dolayı, yazılanları toparlayacak bir sonuç (yoktur) ancak bu kadar olabilir. Geriye bir tek bitiriş kalır:


SON